Karşılaştırma Yöntemi

IMG_4642.JPGİnsan gördüklerini kendi kendine açıklığa kavuşturduğu zaman, gördüğü maddeler veya olaylar arasında bir bağlantının olup olmadığı arayışına başlamaktadır. Bu ikincil ve daha karmaşık olan süreç, yine insanın hafızasında biriktirilmiş olmanın sonucunda, bilinçte kalan bağlantılarla stereotipler arasındaki karşılaştırmalar aracılığıyla oluşmaktadır. Stereotiplerle karşılaştırma yöntemi, cereyan eden olayların anlamını çözmek ve gerçekleri ortaya çıkarmak açısından son derece ekonomik bir yöntemdir. İşte bu iki süreç esnasında, izlenen olaylardan artık stereotip hafıza tarafından bilinen nitelikli bir farklılığın açığa çıkarılmasıyla, başka bir üçüncü sürecin doğuşu gerçekleştirilmektedir. Böylece insan bilincinde, görülenlerin sabitleştirilmesi ve anlaşılmasının yanı sıra, bir de bilinen ve görülen bağlantıların denetim amacıyla karşılaştırılması esnasına göre değerlendirme ve sonuçlar çıkarmaktadır.

Zaten kurgunun temel mahiyeti de bundan ibarettir. Karşılaştırma ve bunun sonucunda, olaylar arasındaki bağlantıları anlamanın daha nitelikli başka bir düzeyin ortaya çıkmasıdır. Bu anlatılanların ışığında varılması mümkün olan yargıya göre, karşılaştırma ilkesi yalnızca sinematografiye veya benzeri sanatlara ait değildir; aynı zamanda, insanın bilincinin çalışma mekanizmalarının da temel ilkesidir. İnsanın algılama organlarının önünde bir sanat yapıtının veya doğanın bulunması bu sonucu değiştirmez.

İnsan beyninin çalışma mekanizmalarının analizi, daha doğrusunu söylemek gerekirse, bu mekanizmaların daha basitleştirilmiş modeli, üzerinde ayrıca durulmasını ve derin araştırmalar yapılmasını gerektiren bir konudur. Fakat biz şimdilik , bilincin faaliyetlerine kendi izlenimlerini yükleyen algılamanın ilk süreçlerine döneceğiz.

Doğa ve doğanın evrimleşmesi, dünyanın durumuyla ilgili, devamlı faaliyet halinde olan enformasyon edinme gereksinimini insanın içine yerleştirmiştir. Bu gereksinim insanın doğasının derinliklerinden, kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadır. İnsanlar her saniye, kendilerine yönelik bir tehlikenin olup olmadığını kontrol etmek amacıyla, onları çevreleyen dünyayı kesintisiz bir şekilde takip etmektedirler.

Böylece insan psikolojisinin iki temel özelliğini açıklığa kavuşturmuş bulunuyoruz. Bunlardan birincisi, bütün gördüklerimiz arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmak ve ne türden olduklarını saptamak için, sürekli manik bir arayış, ikincisiyse, enformasyon edinmede kronik açlık duygusudur. İnsanlar çok ayrıntılı ve olayları anlamaya yetecek boyutlarda enformasyon edinmeleri halinde, ancak belirli ölçüde rahatlık hissedebilirler. Biz insanlar, genellikle davranışlarımızın bu özelliklerini, algılama ve bilinç mekanizmalarımızın bu faaliyetlerini kontrol edebilecek durumda değiliz.

Sinema ve Televizyonda Görüntü Kurgusu

Aleksey G. Sokolov

14/15