Ah şu memur düşünceler.
Nerede kaldı yalnızlığımızın orta kahveleri?
Üç kuruş denkleştirip satın alamadık
şu üzerinde yattığımız kaldırımları.
Bilirkişiler gezdi buralarda,
yağmur vardı,
şemsiyeler vardı.
Bir de battaniyeler ıslandıkça
cesetlik iddiaları çağlardı.
-Etrafını çizelim.
Çabuk olun, bir tebeşir bulun.-
İnsan küçükken
ölmekten korkmuyor anlaşılan
ya da bunu bir rolden ibaret zannediyor.
Ayaklarımız acıyor,
kuru yerlerde yağmurun hükmü hiçe sayılıyor.
Fırtına bastırıyor,
bulutlar inancımızı çürütmeye çalışıyor,
sanki bir küf denizinde
ekmek içinden bir sandala binmişiz,
bu derin koku
yavaş yavaş üzerimize siniyor.
Kelimelerimiz bitiyor ne acı.
Tazelemek için gönderilen bardaklardan
haber alamıyoruz.
Nerede kaldı kahveler?
Biz iki orta türk kahvesi söylemiştik.
Korkuların varacağı son liman
Camların üretildiği ortam.
Neden bu bardaklar yarım?
Sana çok alıştım, artık yapamıyorum.
Neredesin sevgili yalınlığım?