Zamanda serseri kurşun çevikliği, yeleği üzerinde devrik liderinin resmi
Vücudu üzerinde gezintiye çıkmış belirgin fikri, sınırı geçmesin diye elli altın daha.
Henüz uyku ama gösterdiği bir asırlık rüya değil de ne?
Asıl olanı ne zaman ayıracak yalandan,
Hangi ırgatı düşürecek geçim derdi diye bir zalim ocağına,
Kuytularda korkak farelere kurduğu kapanları etkisiz kılsın diye,
Şimdi; yıllardır içinde ruhunu arayan zaman, şimdi olmasın diye
Salyangozların yaratıcısına yalvarıyor yahut onunla dalga geçiyor.
Zihni ki, bir rüya mı yoksa bu zihnine ilişen manyetik tecavüzler, bilemiyor
Yalpalayarak, yalın ayak gezintilerinin sonunu kumsallarda bitirerek
Yalan olmasın ama
Kum taneleri içerisinde gördüğü her haşereden aman diliyor.
-ki haşereyi pek sevmez gece vakitlerinde, geceler sarı tonlarında olmadığı sürece-
Gösteriş gibi de olmasın diye sessizce sunduğu sunakların hamiline
Selvi boyunu, boynundan geçen kirli kanlara bulamaya kadar varacak belki inadı
Yanıyor, kavruluyor, durmuyor
Salyangozların yaratıcısına yalvarıyor.
Keş ise yirminci katlara bakıyor, zaman buraya kadar nasıl ilerledi diye
zihni meşgul,
Bakıcısıyla bilerek yahut bilmeyerek
Anlaşamayan ihtiyarlığının yüzlerini
Zemheri yeşillere yerleştiriyor, okkalı bir küfrü alınlarının tam ortasına yakıştırıyor,
Tahribata yeminli, tarihinden emin olamadığı imansız düşüncelerini
Gariban kolyelerinin kurşunlarıyla kırmızılara boyuyor.
Ressamlığı da kötü zaten, diploması karpuzcudan
O kırmızı oldu mu hiç bu ihtiyar yirmiliklere diye
Salyangozların yaratıcısıyla dalga geçiyor.