Dağları ruhani fiillerin çekimi, her adımda bileklere kadar su
Hayalimin Yunanistan’ı
Zemin eğik, bu nasıl yerçekimi, bu ne kepazelik!
Üç yüz bin bilek var belki memlekette
Hiçbir yurttaş boğulmaz burada, işsiz kalacak cankurtaranlar
Bir derdi yoksa, bir kaşık da bulamadıysa
Boğulamayacak memurlar, tornacılar, pastacılar
Su bileklerlere kadar, belki üç milyon bilek var.
Herkes her an tatilde, akıllar yerinde yalnızca akşamüstleri
Yağmurla dolu zemin su, boğazına kadar dolu, aklımda bir fikir O,
Bir engel var, arkasında belki binlercesi daha
Ama görünen bir taneyse, sadece bir tane var.
Sınır kapısı bir denizde değil, her denizde
Bir karartı var, -belki güneşten- her benizde
Sadece bir duvar, yüz ve geç, önümde üç çift yüzgeç
Suyun altında, bileklere kadar olan suyun altında
Kafam denizde, dağlarda bileklerime kadar su!
Elde kalan onlar basamağından borç
Borca karşılık verilen onca düzen istilası soru, bıktık artık.
Hayalimin Yunanistan’ı
Bir çöplük denizi
Dağları tepeleri berrak su
Bir karış suda, üç balık, pulları sedeften
Kafam denizde, dağlarda bileklerime kadar su!
Kanatları mı onlar, yoksa yüzgeç mi, uçan balıklar mı görüyorum?
-Berraklığa rezilliğimiz karışmasın diye, lütfen suyunuzu yalnız içiniz!-
Sonra masada oturuyor
Yanında bir arkadaşı, bir de O
O değeri olduğundan değil, toprağından, sırrından O
Oyunlar, eğlenceler, bir de yasalar ortada, dökülmüş
Yasaklardan değil, horasan harcından taş duvarlar, etraf buz
Cep delik, ruhlar delik deşik, alıntılar, çekinceler, inceden zikirler
Bir de arkadaşız üstelik, dünya bir araya gelse düzeltemez
Bunca arsızlığı, ama yine de gelsin bir araya, desin ki;
“Bu ne hengamedir ulan!” hep bir ağızdan
Malumunuz devir kötü, evlerimiz temiz olmalı, yataklar düzgün,
Yanlış ismiyle yerleştirilmiş yüzümüze demirden bir yargı
Bu üzerindeki ağırlık da ne? Ne bu oradan buradan çıkan tahta saplar,
Ne bir tırpan bu sapların ucundaki ne bir kargı,
Belki bir arkadaşın diğerine olan aşkı.
Dilsiz bir oğulun gözlerinden düşen ağıta
En sevdiği günde kaybolup duran yosun rengi buluta
Azgın şelalenin ipek dokusuna
Aldanıyor, neden aldanıyor sanki, yoksa aldatan mı var?
Zaten ben henüz yolda değilim, ama yürüyorum.
Papalouka çıkmazında, yıkık bir duvarın keskin taşları arasında
Bir arkadaştan, hayal meyal hatırladığım bir mektup arıyorum.
Mektup bir hayli sıcak! Uzağa gitmiş olamaz! Ama ne taraftan!
Hoşça kal hayalimin Yunanistan’ı
Bir kaşık lazım şimdi bana, bir de su.
Memurlar için paydos vakti, saat beşi buldu!