Kadife Koltuklara Düşen Kristal Gözyaşları

IMG_9313.JPG

Toplu taşıma araçlarında öğrendi yalnızlığının acısını. En azından öyle tahmin edilebilir bir hali vardı. Küçük bir kızla şakalaşmaktı niyeti, dünyanın bin bir türlü halinden payına hiç iyilik düşmemişti belki.

Bütün babalar tarafından zaten azarlanmıştı yetmişine gelene kadar. Zehirlendi azar yedikçe, öksürdü ağır ağır. Her nefeste düştü, dizleri kanadı. Kanayan dizlerine bir tane yara bandı bulamadı.

Acı bir kahve içmek istedi oturdu bir kahvehaneye. Her mekanda duvarlar üzerine devrildi. Ağlamadı, ağlayamazdı. İnsanlar ağlayan insanlara acırdı, böyle olsun istemedi.

Çocuklarından ayrılmasından epey vakit geçmişti. Bir kere bile aramamıştı, yılların yorgunluğundan dolayı. İçeri düşmüştü belki de dışarı itilmişti.

Devrimin acı tadı ağzında, kırbaçların izleri sırtında. Hiç mutlu değildi belli ki. Ya mutluluğun anlamını bile öğrenememişti. Neden diye bir kere bile soramadı, yanına oturduğu adam bile kokusundan şikayet etmişti. İnsanların ondan nefret ettiğini düşünmekte haksız mıydı? Bir anlığına bile tahammül kalmayan bir dünyada yaşadığının farkına ne zaman varacaktı? Belki de varmıştı da yaşamak için bir süre daha dayanmak istedi.

Bu zamana kadar istediği ek süreler için hiç olumlu geri dönüş alamamıştı belli ki. Aslında kokusunun sebebi ezilmişliğinin keskin kokusu olabilirdi.

İnsanlar hiç böyle düşünmedi. Gözleri yere düştü. Asfaltta ağır aksak bir çatlak belirdi. Yer yarıldı, insanlığımız içine düştü. Şimdi yazılanların hepsi anlamsız.

En derin yerimiz mezarlığımız oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir