Mesai Saatlerinde Gelen Düşünceler

Alkolün beyne saldırması gibi geliyorsun aklıma. Kim olduğunu bilmiyorum. Zar zor yüzünü ellerimle bir kağıda çizmeye çalışıyorum. Kaçıyorsun. Yalnız kaldığın zamanlarda acaba neler düşünüyorsun?

Göremiyorum. Seni en çok görmem gereken zamanlarda, göremiyorum.

Masadaki maket bıçağını şah damarıma dayıyorsun sanki. Aklıma gelmelerinin etkileri dünyaya yansımış olsaydı bence yörüngeden çıkardı. Yine de aklıma bir sigaranın ciğerlere hücum etmesi gibi gelmeni bekliyorum. Tozu dumana kat, ozon tabakasına olan kötü etkilerini de kabul ediyorum. Bekliyorum.

Issız gecelerde bir yudum su geçmiş gibi boğazımdan, ferahlamak istiyorum.

Herhangi bir problem olmadığını ifade ederken bile endişeli görünüyorsun. Belki de seni fazlasıyla tanımıyorum.

Bana hissettirdiklerin için seni sorumlu tutmuyorum. Bu yargılamak olur. Ben en adaletli yargıçların bile masaya vurdukları o çekicin sesinden ölesiye korkuyorum. Şimdi o yargıçların idama mahkum ettiği zavallıya son arzusunu sorması gibi fütursuzca konuşuyorum. Her neyse, en azından seni düşünüyorum, senden konuşuyorum.

Bazı kelimelerle aramda garip bir bağ olduğu inancına nereden kapıldım hatırlamıyorum. İçimden geçenleri sadece o kelimelerle anlatabileceğim kanısına nereden vardım? Belki de sana göre saçma. Bilmiyorum.

Bildiğim birkaç şeyden ibaret olan küçük bir dünyadayım, savruluyorum.

Sözlüklerden kelimeler seçiyor, anlamlarına karışıyorum. Sen kelimesinin anlamında senden bir şeyler arıyorum.

Bir mermi ateşlendi, gözlerinden anlıyorum. Namlusu bana doğrulmuş yargılardan barut kokusu sarıyor etrafı.

Savaş iki sektörde patlama yaratır. Birincisi silah diğeri inşaat. Benimle savaşma, ne müteahhitler para kazansın ne de silah tüccarları.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir